Kule Canbazı
Sunay Akın'ın "Kule Canbazı" adlı deneme kitabı, tıpkı adında olduğu gibi, yazarın bilgiyi, şiiri ve tarihi ustaca bir denge üzerinde yürütme yeteneğini sergilediği, okuyucuyu sürekli şaşırtan, düşündüren ve bilgi dağarcığını genişleten bir eserdir. Yaklaşık 35-40 civarında kısa hikâye ve denemeden oluşan bu kitapta Akın, tarihin tozlu sayfalarındaki unutulmuş anekdotları, sıradan nesnelerin arkasındaki büyük olayları ve dünyaca ünlü şahsiyetlerin bilinmeyen yönlerini kendine has o içten ve akıcı üslubuyla okuyucuya aktarır.
Yazar, bir yanı şiir, bir yanı düz yazı olan bu denemelerde, adeta Haliç'in üstünde gerilmiş bir halat üzerinde yürüyen bir canbaz edasıyla, bir olayı yüz yıl öncesinden alıp günümüzdeki bir olguyla ustaca bağdaştırır, okuyucunun "Hadi ya!", "Vay canına!" tepkileri vermesini sağlar. Kitabın ana temaları arasında oyuncaklar ve onların insan kalbiyle benzerliği gibi hassas konular yer alsa da, en çarpıcı hikâyelerden biri, Nâzım Hikmet'in son nefesinde bile Pablo Neruda'yı ziyaret etme arzusunu anlattığı metindir; Nâzım'ın daktilosunun iç cebinde, el yazısıyla yazılmış Neruda'nın adresinin bulunması gibi detaylarla, yazar, Nobel Ödülü'nden çok daha büyük bir değerin, dostluğun ve şiirin ölümsüzlüğünü vurgular.
"Kule Canbazı", Sunay Akın'ın hem usta bir şair hem de iyi bir tarihçi ve hikâye anlatıcısı olarak, okurlarına genel kültürlerini genişletme ve hayata eleştirel bir gözle bakma fırsatı sunduğu, çarpıcı bilgilerle dolu, zevkle okunan bir başyapıtıdır.
|